16 Nisan 2013 Salı

Zaman Mefhumu...

Cümleten SelamünAleyküm... ben Muhyiddin...

Kıraathanemiz eskidir abiler. Yeniliklere yenilen bir virane olma yolunda hızlı ilerler ama hızını ölçemeyiz. Çünkü bizim kıraathanemizin duvarlarında saatlere yer yoktur abiler, zaman bizim için durmuştur.

"Ölçülmüş veya ölçülebilen bir dönem" olarak tanımlanan zaman, birçok bilim dalının inceleme konusudur. Yılları ve günleri birimlere bölen Sümerler bu işin böyle bir seviyeye geleceğinden ne kadar haberdardır bilemeyiz. İlk başlarda insanlar sıcağın, soğuğun, yağmurun, yazın ya da kışın ne zaman geleceğiyle ilgilenirken aylar, haftalar, günler, saatler ve dakikalar icat edip kendilerini bir koşturmanın içine hapsetmişler ve hatta kedileriyle beraber bizleri de yanlarında sürüklemişler.

Tabi bu böyle kolay bir şekilde olmamıştır büyük ihtimalle. Her icat çoğunlukla bir gereklilik üzerine çıkmış ortaya. Zaman da öyle. Aslında zamanın icadı zamanı gösteren alet olan "saat"in icadıyla eş tutmak yanlış olmaz. Zira herkesçe ölçülemeyen zaman, ne kadar varolmuş olabilir. Saatler insanların hayatına girdiği anda iki kavram da girmiş oldu bütün zamanın kölesi olan hayatlara, "geç" ve "erken". İşte insanoğlunun sonsuzlukla olan mücadelesi başladı dostlarım.

İnsanlar artık zaman'ı kendilerine aksesuar edecek saatlere çuvalla para ödeyerek zamanın kölesi olmaya gönüllüler. Oysa birimlere bölünmemiş bir hayatın nasıl olacağını düşlemek ne güzel. Nerede başlayacağı ya da nerede biteceği belli olmayan hatıralar, geç kalınmamış ya da erken varılmamış yerler. Zamanı icat etmek işleri zorlaştırmadı mı sizce de? Herkesin aynı saatlerde uyuduğu, aynı saatlerde uyandığı, yolculuk ettiği, okuduğu, yemek yediği bir dünyanın sıkıcılığına bakın... Zamanı ölçme şansımız olmasaydı eğer kaosun ortasında fütursuzca kaderin bize getireceği şeyleri beklemeye razı olurduk.

Evet "zaman" bizi kalıplara sokan bir sistemin en büyük silahı olabilir. Günde en az sekiz saat uyumak için çabalayanlar, hayatlarını televizyon yayınlarının saatine göre ayarlayanlar, eli her boş kaldığında cep telefonundan saatini kontrol edenlerin bu bir yere yetişme telaşı ne kadar anlamlı. Bütün hayatını hep bir yere geç kalmış gibi aceleyle yaşamış bir insanın ardına baktığında göreceği ne olabilir ki?

Bütün bunları söyledikten sonra dostlarım, yine zaman ile ilgili bir kelam edelim, öyle bitsin;

"...vulnera omnis ultima necat..." (Latince; hepsi yaralar, sonuncusu öldürür)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder