Cümleten SelamünAleyküm... ben Muhyiddin...
Kıraathanemiz eskidir abiler. Yeniliklere yenilen bir virane olma yolunda hızlı ilerler ama hızını ölçemeyiz. Çünkü bizim kıraathanemizin duvarlarında saatlere yer yoktur abiler, zaman bizim için durmuştur.

Tabi bu böyle kolay bir şekilde olmamıştır büyük ihtimalle. Her icat çoğunlukla bir gereklilik üzerine çıkmış ortaya. Zaman da öyle. Aslında zamanın icadı zamanı gösteren alet olan "saat"in icadıyla eş tutmak yanlış olmaz. Zira herkesçe ölçülemeyen zaman, ne kadar varolmuş olabilir. Saatler insanların hayatına girdiği anda iki kavram da girmiş oldu bütün zamanın kölesi olan hayatlara, "geç" ve "erken". İşte insanoğlunun sonsuzlukla olan mücadelesi başladı dostlarım.

Evet "zaman" bizi kalıplara sokan bir sistemin en büyük silahı olabilir. Günde en az sekiz saat uyumak için çabalayanlar, hayatlarını televizyon yayınlarının saatine göre ayarlayanlar, eli her boş kaldığında cep telefonundan saatini kontrol edenlerin bu bir yere yetişme telaşı ne kadar anlamlı. Bütün hayatını hep bir yere geç kalmış gibi aceleyle yaşamış bir insanın ardına baktığında göreceği ne olabilir ki?
Bütün bunları söyledikten sonra dostlarım, yine zaman ile ilgili bir kelam edelim, öyle bitsin;
"...vulnera omnis ultima necat..." (Latince; hepsi yaralar, sonuncusu öldürür)
Bütün bunları söyledikten sonra dostlarım, yine zaman ile ilgili bir kelam edelim, öyle bitsin;
"...vulnera omnis ultima necat..." (Latince; hepsi yaralar, sonuncusu öldürür)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder