- İkinci Çocuk; ne gördün?
- Birinci Çocuk; işte koşuyodum yolda, şeytan gördüm.
- İkinci Çocuk; altı harfli de, öyle deme, altı harfli de.
- Birinci Çocuk; sonra şeytan bana...
- İkinci Çocuk; ya öyle demesene, altı harfli de, altı harfli de.
- Birinci Çocuk; altı harfli...
________________________________________________
Bir kıraathanede eksik olmayan cümlelerden biri de "Şeytanınız bol olsun"dur. Özellikle masada oyun oynayan insanlara söylenir. Daha iyi şeyler yapmak dururken bir masada oturup da vakit öldüren insanların "şeytan"a uyduğu düşünülerek ortaya çıkmıştır zannımca. Kaldı ki "şeytan" bütün dinlerde ve mitolojilerde insanları yoldan çıkardığına inanılan meleklerden biri. Çeşit çeşit adı da mevcuttur. İblis, Diabolus, Diablo, Lucifer, Azazel...
Çoğunlukla insanlar şeytanı "günah keçisi" ilan ederek yaptıklarına ortak ve/veya kaynak yapar. (bakınız: "şeytan diyor ki" ya da "şeytana uymak") Ne kadar doğrudur şeytanın insanı yoldan çıkardığı ya da bu melek tamamiyle bir metafordan mı ibarettir öğrenmemiz biraz zaman alacak gibi.
Geçen sabah iki küçük çocuğun konuşmasına kulak misafiri olduğumda aklıma geldi kendi çocukluğum. Küçükken "şeytan" "cin" gibi yaratıklar (halen daha) tamamiyle bilinmez oldukları için daha büyük bir korkuydu benim için. Akşam karanlığı çöktüğünde sokaktaysan ve halen daha kimse eve gitmen için sana seslenmiyorsa mahallenin kendine güvenen fırlamaları başlar kendince -korkunç- hikayeler anlatmaya. Ve eğer birazcık korkunuz varsa artık o saatten itibaren bütün dünya sizin ödünüzü patlatmak için dönüyor demektir. Okunan akşam ezanı, ezana uluyarak eşlik eden köpekler, eve yürürken hep bir ağızdan bağrışan ağustos böcekleri. Ama neyse ki büyüdük ve o korkularımız kalmadı. Ya da kılık değiştirdiler. Biz büyüyünce korkularımız da büyümüştür, kim bilir.
Yine de artık bizi asıl korkutan o kutsal kitaplarda yer alan "şeytan"dan ziyade, kendi şeytanlarımız olsa gerek. Hayat kaygısı, büyük idealler, çekişmeler, yarışmalar... Nereye olduğunu bilmediğimiz bu koşturmaca ve aklımızda hiç eksik olmayan o "ya..." paranoyası.
Bütün bunlarla başa çıkabilmek için atasözlerimizi baz alsak yeterli olur heralde;
insan şeytanıyla barışık olduktan sonra (bakınız: şeytanıyla barışık olmak) muhakkak kırar şeytanın bacığını. (bakınız: şeytanın bacağını kırmak).
Bizimle birlikte korkularımız da büyümüştür , kimbilir...
YanıtlaSilKaleminize sağlık...