26 Temmuz 2013 Cuma

Yüksekten Atmalar -1-

- Ekmeği bölerek yiyelim. Hem ekmeği dilimlemek fazla mükemmeliyetçi bir davranış, her lokmanın aynı büyüklükte olmasına gerek yok. Bu kadar nizam bizi robotlaştırabilir, dikkat etmek lazım. Bir de insan ağzı doluyken konuşunca kendini anarşist zannedebiliyor, kahrolsun kurallar...

- Kahvaltı takımı diye bir şey varmış. Yani her çeyiz muhabbetinde dilinden düşmüyor hatun kişilerin. Mamafih adını çok duydum ama kendisini pek göremedim. Yumurta sahanından ibaret bizim kahvaltı takımımız diye düşünmeye başlamıştım ki, bir sabah uzak diyarlardan misafirler geldi kahvaltıya, tanışmış oldum bütün takımla, en nihayetinde tabak-çanak çıktı hepsi...

- Çamaşır suyunu sevmiyorum... Çamaşır suyunu sevmiyorum... Çamaşır suyunu sevmiyorum...

- Evlilik hakkında her fırsatta bilmiş bilmiş konuşuyorum, bir gün 40 yıllık evli biri söylediklerimi duyacak ve ağzıma ağzıma terlikle vuracak diye ödüm kopuyor ama yine de durduramıyorum kendimi. Yeri gelmişken yineleyeyim, ilişki yürütmek zor iş...

- Üç nokta'yı çok seviyorum. Ne yazarsam yazayım ardına üç nokta iliştiriyorum, daha söyleyeceklerim bitmedi demenin başka bir yolu olsa gerek...

- Dünya gözüyle bi balkon sefası yapamadım. Balkona çıkıyorum koltuğun rahatlığını arıyorum. İçeride oturuyorum bu defa da balkonun havadarlığı göz kırpıyor bana. Sonunda "dolanıp durma" diye ültimatom veriyorlar, oturuyorum bir köşeye...

- Yalnızlık; kitaplığın en tenha köşesine sıkışmış kalmış promosyon kitaplardır. Tozlu, özensizce sıralanmış ve neden orada olduğuna dair hiç fikri olmayan...

- Ben de özeniyorum, insanım sonuçta. Ne yazacağımı bilemeyince belki ileride bir "kuş lokumu serisi" olur, belki "benim de söyleyeceklerim var" tadını yakalarım diye böyle yazmaya başladım, hadi hayırlısı...

- Bir de unutmadan söyleyeyim Yılmaz Erdoğan'ın "Hijyenik Aşklar" kitabının girişindeki -Merhaba- yazısı muhteşemdir, okuduğum günden beri kıskanırım...

- Ve hala bu yazıya/yazılara ne isim bulacağımı bilemedim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder