5 Kasım 2013 Salı

Yüksekten Atmalar -12-

- Ne zamandır hiçbir şey yazmamışım gibi geliyor, dönüp daha önceki yazdıklarıma bakıyorum...

- İnsanın dönüp dönüp ardına bakması ne garip değil mi? Geçmiş bir yere gidecekmiş gibi sürekli kontrol ediyoruz. Unutup unutmadığımızı sınamak için yeniden hatırlıyoruz geçmişimizi, hiç unutmuyoruz...

- Hiç unutmamak da lazım bazı şeyleri, özellikle güzel olanları. Mesela "yarım ay" ile "dolunay" arasındaki ay evresine "şişkin ay" denildiğini akıldan çıkarmamak lazım...

- "...Aklın kelamı, elin kalemi var..." dedim, yaşım yeterince büyüdüğü zaman atasözü olarak kayıtlara geçmesini talep ederim...

- "ben süpürüyorum, rüzgar geri dağıtıyor" dedikten sonra sunturlu bir küfür savurdu temizlik işçisi sabahın köründe, sokakların yaramaz çocuğu rüzgar hiç aldırmadı...

- Bazı bazı karşımda konuşan insanlara Rus Klasiklerinin ağdalı dili ile dublaj yapıyorum, oldukça eğlenceli...

- "Ah, Rodyacığım", dedi "Duneçka ile dün gece ne kadar mutsuz olduğumuzu bilemezsin! Şimdi artık her şey geçip gittiğine ve yeniden mutlu olduğumuza göre, anlatabilirim." (Suç ve Ceza)

- Zihnimde öyle kalabalık bir trafik var ki. Biniyorum bir düşünce otobüsüne, ara sokaklarında kayboluyorum düşüncelerimin. Bazen de ring hattı denk geliyor, ordan oraya savruluyorum istemsiz...

- Sabahın köründe, kalabalığın tam orta yerinde "kaptan, orta kapı" diye bağırdığında sesinin çatlayıp yarı erkek, yarı kız sesi gibi olduğu anı düşün, kendini sorgula, sessizliğe gömül...

- "toplu taşıma adabı" diye bir şey var ve hiç kimsenin haberi yok...

- Şehirlerarası yolculuklarda ağlayan bebeklerden şikayet eden adamların ağzına biberonla vurasım geliyor. Kim kimin hatrına sağ salim yolculuk yapıyor ne bileceksin...

- "Doğmamış bebeğimizin süt kokan ağzı aşkına..." diye bir cümle kurmuştum bir vakitler, gözlerimiz parlamıştı...

- Sonra hep beraber pilavın tel şehriyeyle mi yoksa arpa şehriyeyle mi güzel olduğunu tartıştık, bir yere varamadık, çay içtik...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder