- Merabayın ahali...
- Türküsü bile var, su güldür güldür ve/veya gürül gürül geliyor doğru ama kar nasıl gelir?...
- Sessizce geliyor kar, şırıltısı, uğultusu falan yok. Sadece üzerine bastığında canı acıdığı için biraz gıcırdar, homurdanır o kadar...
- Son bir haftadır her yer "kar", "beyaz", "soğuk" vs. gibi etiketlerle dolu fotoğraflara büründü. Facebook, Twitter, İnstagram kara büründü, anlıyoruz ki kış baya baya gelmiş...
- Hadi bu kış gelin kardan adam yerine "ardan adam" yapalım...
- Çok önceleri şöyle bir şey duymuştum, "insan topraktan yaratıldığından toprak gibidir, yazın kurur ve sertleşir, kışın yumuşar ve gevşer", bu kış hepimizin pamuk gibi olmasını umut ediyorum...
- Bu yılbaşı gecesi karasal ya da uydudan yayın yapan hiçbir televizyon kanalını izlememeyi planlıyordum, "Yılbaşı Eğlencesi", "Noel" zırvalarından başka türlü uzak durmak güç, nitekim akşam saatlerinde uyuyup kalarak amacıma ulaştım...
- Noel Baba dediklerinin de bir tür dolandırıcı olduğunu düşünüyorum. Evlere bacalardan girip ev halkının kıymetli eşyalarını, hatta bazen yer yer kirli donlarını falan çalmış olan adi bir hırsızın efsanesi zaman içinde çarptırılmış...
- Şimdilerdeyse zaten Noel denilen nane tamamen dolandırıcılık üzerine, insanlar hediye alsın, alışveriş yapsın, yılbaşı gecesi kırmızı donlarıyla kendilerinden geçsin diye büyük bir alkış, kıyamet...
- Bakın Haşmet Babaoğlu ne demiş; Takvimde rakamlar değişecek diye heyecanlanmak neyin nesi? Bu takvimi
biz yaptık. Kameri takvim gibi tabiatı merkez alan bir hesaba bile
dayanmıyor. Matematiği zayıf, orası burası çeken, toplumsal arka planı
sorunlu bir takvim bu. Yıldızların haberi bile olmayacak 31 Aralık gecesinden. Yeryüzü 1 Ocak'ta da bildiği gibi dönecek. Şu her gün baktığım bahçedeki söğüt ağacının da umurunda değil; baharı bekliyor sabırla. Peki bize ne oluyor? Komiğiz vesselam...
- İki sene önce "31 aralık gecesi doğuya doğru yatacağım, yılbaşına ilk kafam girsin" diye bir yazı okumuştum, niye bu kadar sevdim ben de bilmiyorum...
- Galiba bu yazı 2014 yılının son yazısı olacak diye yazmıştım ama yayınlamakta geç kaldığım için burayı 2015 yılının ilk yazısı olacak diye çevirmek gereği doğdu, çevirdim mi, çevirmedim tabi. Okuduğunuz üzere diğer yazılardan ya da ileride yazacağım yazılardan herhangi bir farkı yok. Tıpkı bugünün daha önceki günlerden ve gelecek günlerden bir farkı olmadığı gibi...
- İnsanlar olarak hep bir şeylerin değişmesini, sihirli bir değneğin bizi bambaşka bir sabaha uyandırmasını istiyoruz, sürekli gelecek planları yapıyoruz, hayaller kuruyoruz, takvim yılının değişmesini kendimize mihenk taşı olarak seçiyoruz ve zannediyoruz ki değişen bir rakam hepimizin hayatını değiştirecek...
- Öyle olmuyor sayın okuyucu, dün ne isek bugün de aynı şekilde devam ediyoruz yolumuza, daha fazlasını elde etmek için daha fazlasını istemekten daha fazla çabaya ihtiyacımız var. Tembel olanlarımız buna inanmak istemiyor (misal; ben), çalışkan olanlarsa zaten istedikleri o fazlayı hep alıyorlar...
-Son olarak bu yazıyada burada nokta koymayı uygun gördüm a dostlar. Bir sonraki yazıya kadar kendinize dikkat edin, buzlu zeminlerde elleriniz cebinizde yürümeyin, Allah muhafaza düşebilirsiniz. Ama buzlu zeminlerde sevdiğinize sarılarak yürümenizde bi sakınca yok, düşerseniz de beraber düşersiniz ne güzel...
- "...Düştümse eğer, sana bakarken düştüm..." (a.c.z.)
- Selametle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder