13 Mayıs 2013 Pazartesi

Kıskanmak üzerine...

Aslında şimdi burada "kıskançlık" üzerine bir şeyler yazasım var ama tam olarak nereden başlasam bilemedim.

Mesela yıllar önce nerede okuduğumu bilmediğim bir şey var ki, benim için "kıskançlık" duygusunun aklımda şekillenmesine sebep olmuştur. Şöyle ki "...birgün o incecik bileğindeki saati duvarda parçlayabilirim, sırf sana bensiz zamanları gösteriyor diye..." yazmış bir abim. Bak şimdi buradaki kıskançlık güzel, salt bi sahiplenmeden çok benimsememi mi desem, demesem mi? Ne bileyim neyi anlatmak istiyorum onu da tam kestiremedim.

Ama ben kıskanıyorum evet, doğrudur.

Ben de bazen sıkıcı oluyorum, kıskançlığım yüzünden boğucu oluyorum, şüphesiz.

Neden yapıyorum bunu? Güven eksikliği falan değil, belki birazcık paranoya. Evet evet, paranoya aradığım yanıt olmalı.

Bir anne/baba yürümeyi yeni öğrenen çocuklarına bakarken nasıl bir duyguya kapılırsa, ben de öyleyim "o" gözümün önünde değilken. ha düştü, ha düşecek korkusu. "ya hastalandıysa", "ya yolda başına bi iş gelirse" gibi -ya- ile başlayan milyonlarca cümle beynime üşüştüğü zaman anlıyorum ki ben SEVİYORUM. evet bazen sevdiğime kanaati kıskançlığımdan veriyorum, oluyor öyle arada.

Ne yaparsın işte, insan dediğin çeşit çeşit...

Kıskanın efenim, en sevdiğinizi en sevdiğinizden kıskanın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder