Aracın arkasından koşuyordu. O kadar büyük adımlar atıyordu ki, uzaktan izleyenler koştuğunu değil sıçradığını düşünebilirdi. Karanlığın içinde koşuyordu. Koşmak yetişmek için yeterli değildi, biliyordu. Ama ne fark ederdi, koşmak, onun peşinde koşmak. Önünde hızla uzaklaşan aracın gözünü alan kırmızı ışıklar havada dalgalanıyor, düz çizgiler halinde görünüyordu. O koşuyordu. Peşinden koşuyordu. Soluk soluğa kalmıştı. Üzerindeki hırka değildi onu bu akşam serinliğinde ısıtan, içinde yanan ateşti. Koşuyordu. Ağzından köpükler saça saça koşuyordu. Büyük adımlar, daha büyük adımlar, adım olarak anılamayacak kadar büyük adımlar atmak istiyordu. Yetişemeyeceğini anlayınca koşmaktan köpüren ağzıyla bir çığlık attı ve ardından bağırdı, son çare olarak bağırdı, geceyi yırtıp atmak istercesine, mesafeleri bir solukta geçmek istercesine bağırdı; CAAASSSTTİİİİNNNN....
_____________________________________________________
Böyle de bir gerçek var karşımızda. Artık hayran olmayı da iyice abarttık. Eskiden (ki bizler de çok yaşlı sayılmayız) "hayran" olmak demek, örnek almak, gıpta etmek demekle aynı şey olarak anılırken, şimdilerde "hayran" olmak demek arabaların peşlerinden yırtınırcasına bağırarak koşmak manasına gelir oldu. Havaalanlarında, otel önlerinde, konser kulislerinde birbirini ezen insanları görmek hiç birimizi şaşırtmıyor artık. Sahne önünde olabilmek için yüzlerce hatta binlerce lira verenler, bir fotoğraf çektirmek için 2.700,00 TL'yi gözden çıkaranlar, "çok tatlı, yerim ben onu" diyen sekiz yaşındaki kız çocukları çok normal artık.
Aslında eleştirmek istediğim bu çocuklar da değil elbet. Ben yalnızca popüler kültürün giderek bizi nerelere sürüklediğini eleştirme derdindeyim. Tabi bunu "popüler kültürü eleştirmenin popüler olması"ndan dolayı yaptığım aramızda kalsın. Türk Dil Kurumu'nun "hızlı üretilen ve hızlı tüketilen kültürel öğelerin bütünü." olarak adlandırdığı popüler kültürün bu tür sahneleri üredikleri hızda tüketilir diye umut etmekten başka bir şey gelmiyor elimizden galiba.
Bir tarafta popüler kültür ürünü Castın konserine gitmek için anne/babasına bir dünya para harcatan gençler... Diğer yanda popüler kültürü eleştirmek, popüler olandan kaçmak ayrı bir popülarite olduğu için o gençlere ağır ithamda bulunan gençler. Her iki grup da kendini haklı çıkaracak sebepler bulabilir bizlere.
Biz en iyisi televizyon ekranlarına yansıyan bir halk ozanı teyzenin sözlerine kulak verelim;
"...bu ne ya, burayı kapatmaya ne hakları var? ben anlamam castin mastin, biber mi? turp mu? banene..."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder