"...Yağmura şaşıyorum hâlâ bak,
Senelerdir yağıyor halbuki..."
(Alper Gencer)
"Seninle beraber yağmur altında şemsiyesiz yürümek istiyorum." diyen dizi/film karakterleri yüzünden kaç genç çiftimiz zatürre olmuştur, haberi olan var mı? Peki böyle sulusepken romantizme ne diye ihtiyaç duyuyoruz? Suyun buharlaşarak yükselmesi ve atmosferin bir yerinde soğuk havayla karşılaşması sonucu yer yüzüne yeniden su olarak dönmesi gibi bir doğa olayının, ensesinden giren sulara rağmen titremeden sevgilisinin yanında durmaya çalışan Berk'in romantizm isteğiyle ne alakası olabilir?
Şekle önem vermek, şekil kaygısına düşmek insanı düşüncelerinde yozlaştırıyor galiba. Şekle önem verenlerin yaratmış olduğu piyasa küçümsenemez. Plastik cerrahi, makyaj malzemeleri, bakım ürünleri vs. vs. vs. Tüm bunların yanına bir de -marka takıntısı- eklendiğinde ortaya çıkan ise birbirini sadece görünüşüyle, kıyafetiyle yargılayan, yaptığıyla değil de yapış şekliyle tanımlamaya çalışan yeni bir nesil. Yine de her yağmur yağışında meydanlarda üzerlerinde -vans- tişörtüleri, kıçlarında pahalı jeanleri ve ayaklarında bez converse'leri ile ıslanan yığınla çift görmememizin sebebi bütün bu romantizmin abartı olmasından kaynaklansa gerek. Küçüklüğünde saçı uzasın diye yağmur altında top kovalamış ve hiçbir faydasını görmemiş bir neslin yağmur altında beraber ıslanarak "aşk" artıralacağına inanması biraz ütopik olur zaten.
Bütün bunların yanı sıra en nihayetinde yağmurun "bereket" olarak nitelendirildiği bu topraklarda tabi ki insanın hayatına neşe de, bolluk da katar bu doğa olayı. Hem yağmur dediğin şekilsizliğin en üst noktası. Ne şekli var, ne rengi, ne kokusu. Hem babasının kredi kartıyla yüzlerce liralık pantalon giyen Berk'lerin bu yağmurlara çok ihtiyacı var, değil mi?..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder