"Ya çok teşekkür ederim" dedi Selin iki adım önünden giderken, arkasını döndü, gülümsedi. "Sen olmasaydın bu kadar eşyayı taşıyamazdım" diye devam etti.
Yürürken bir serçe gibiydi Selin, adım atmak değilde ayakları üzerinde sıçrıyor, bir an uçuyor ve sonra yeniden yere konuyor gibiydi. Sorsalar "yeryüzü ona farklı davranıyor, bastığı yerlerde çiçek açıyor sanki" derdi Atlas herkese. Ama şimdi omzunu çökerten bir valiz ve kaygan zeminde çok az ses çıkartarak çektiği tekerlekli bavulla Selin'e yetişmeye çalışıyordu.
"Ben gidip biletimi alayım, ana kapının orda görüşürüz" dedi minik serçe Selin, sonra uçtu gitti, Atlas iki dakika soluklanmak için durdu, Selin'in gidişini izlemek istemişti ama o kadar kalabalıktı ki ortalık doğru düzgün göremedi bile onu. Omzundaki dünya ağırlığında olan valizi yere bıraktı. Soluklandı, kafasındaki düşünceleri toplamaya çalıştı. Tam o esnada bıçkın bir simsar bitiverdi yanında. Nereye gideceğini soruyor, sonra da onun cevabını beklemeden sıralıyordu kalkmakta olan otobüslerin güzergahlarını. Adama baktı Atlas, beyaz gömlek, siyah kumaş pantalon, arkasına basılıp basılmadığı bu açıdan belli olmayan siyah rugan ayakkabılar, üst dudağın orada ince bir bıyık. Atlas ses çıkarmayınca başka birine yöneldi simsar. Atlas omzuna astı valizi, bavulun sapını kavradı ve yürümeye başladı yeniden.
Kafasında binbir sesin arasından bir ses çıktı geldi, ne gariptir ki kendi sesiydi yine. Her insanın "kendi kendine konuşmak" dediği şey Atlas'ın kafasının vuku buluyordu, hepsi bu. "Oğlum Atlas" diyordu, "Bugün son, bir daha ne zaman görüşürsünüz, ne şekilde görüşürsünüz belli değil. Bir daha görüştüğünüzde durumlar nasıl olur, tavurlar nasıl olur hepsi muamma. En azından bunu yapabilmen lazım. Ona içindekileri dökebilmen lazım." iç sesi duraklayınca daha derin düşüncelere daldı Atlas, "Ne diyeyim? Her şeyi en baştan anlatsam benim bu kadar yıl iki yüzlülük yaptığımı düşünür." Sonra yürürken bir konuşma hazırlamaya başladı, evet belki Selin ona bu konuşmadan sonra aynı şekilde davranmayabilirdi fakat zaten kaybedeceği çok bir şeyi kalmamıştı artık. Konuşmayı kafasında şekillendirmeye çalışıyordu...
Selin, seni okulda ilk gördüğümde anlamıştım benim kaderim olduğunu. (Yalan söyleme, eteğinin kısalığını fark etmiştin ilk gördüğünde, diye lafa karıştı bilinçaltının en ergen sesi, susturdu Atlas onu da) Sonra hep senin yanında olmak için uğraştım. Başarmak bazen zaman aldı, iki ay boyunca sırf senin yakınlarında olabilmek için bindiğin otobüslere bindim, indiğin duraklarda seni izledim, aynı yolları yalnız başıma döndüm sonra. Yemekhanede karşına oturmak için verdiğim uğraşları bir bilsen. Derste seni izleyebilmek için yaptıklarımı öğrensen. Biliyorum böyle anlatınca takıntılı düşüncelerin ürünüymüş gibi geliyor yaptıklarım ama hepsi öyle masum bir aşk için ki... Selin seviyorum seni. Birazdan beni bu otogarda bırakıp gittiğinde seni götüren otobüsün egzos gazıyla kendi hayatıma kıymaya çalışacağım mesela, mesela geceleri seni düşünmek için uyumayacağım, hastanelerin yeni doğan ünitelerinden çalacağım göbek kordonlarıyla kendimi boğmaya çalışacağım, Selin bir toplama kampına gönüllü olarak yazılıp yağlarımdan sarımsaklı sabun yapmalarını rica edeceğim, mesela militan gruplara gidip canlı bomba olacağım biri halimi hatrımı her sorduğunda yeniden, yeniden ve yeniden infilak edeceğim. Selin, bir şey söyle, bir umut ver bana peşinden geleyim. Hiçbir şey umrumda değil, seni ilk gördüğüm anda böyle bir cesaretim olsaydı belki her şey bambaşka olurdu şimdi ama seni kazanamadan kaybetmeyi aklıma bile getirmek istemedim. Selin sev beni, öyle muhtacım ki...
Tüm bunlar aklından ışık hızıyla geçerken yanında bitiverdi Selin. "Geç kadık, hadi acele edelim" dedi, elini tekerlekli bavula doğru uzattı, biraz bavuldan biraz da Atlas'ın elinden tutarak koşturmaya başladı. Atlas az önceki düşündüğü şeylerin etkisiyle "Evet" diyordu, "işte bu defa oluyor, hissediyorum". Perona doğru koşmaya devam ettiler, alelacele çantaları bagaja verdiler, biraz soluklandılar, birbirlerine bakıp gülümsediler. "Teşekkür ederim Atlas, herkes gitti, tek başıma bu kadar eşyayı buraya getiremezdim, iyi ki varsın" dedi Selin. Atlas söylemek istediği her şeyi unuttu bir anda, bir anda her şey silindi, sesler, görüntüler. Gülümsedi sadece. Aklındakileri yeniden toparladı, derin bir nefes alıp etrafına bakınan Selin'i izledi birkaç saniye, sonra ona seslendi "Selin" dedi, sesinin sevecen çıkması için yaptığı bütün uğraş o saniye çöpe gitmiş gibi hissetti kendini. Selin döndü yüzünü, "Efendim" dedi, eski zaman kahinleri bu sahneyi görseydi, Selin'in bu güzelliğini görseydi kıyametin kopacağına and içebilirlerdi. Ama ne güzel ki bu sahneyi tek başına Atlas yaşıyordu ve yirmi küsur yıllık hayatında bu sahneyi yaşayana kadar yaşamanın ne demek olduğunu bilmiyordu. "Ben" dedi, durakladı sonra yeniden denedi "ben sana çok önemli bir şey söylemek istiyorum" diyebildi, bütün o hazırladığı konuşmanın girişi bir türlü çıkmıyordu ağzından. Tam o sırada kara bulutları andıran o ince bıyıklı simsar geldi, elindeki kağıdı kapıda duran muavine verdi, muavin "yolcu kalmasın" diye seslendi, şoför oturduğu koltukta bir ara gazı verdi, Selin "otobüs kalkıyor Atlas, yeniden her şey için teşekkür ederim, haberleşelim" dedi Atlas'ın elini aceleyle sıkarken, sonra bindi otobüse...
Atlas durduğu yerde kımıldayamıyordu, önce muavinin kılavuzluğuyla perondan çıktı otobüs, sonra otogarın çıkış kapısına yöneldi, küçüldü, küçüldü, küçüldü... kayboldu. O anda şehrin bütün serçelerinin intihar edeceğini düşündü Atlas, ya da kurak zamanlarda suyun çekildiği gibi hayatın çekileceğini düşündü buralardan, hiç kimsenin hayatta kalmayacağını hayaletti.
Az önceki simsar dikildi karşısına, başladı yeni yaşam yerlerini saymaya...
Atlas durduğu yerde kımıldayamıyordu, önce muavinin kılavuzluğuyla perondan çıktı otobüs, sonra otogarın çıkış kapısına yöneldi, küçüldü, küçüldü, küçüldü... kayboldu. O anda şehrin bütün serçelerinin intihar edeceğini düşündü Atlas, ya da kurak zamanlarda suyun çekildiği gibi hayatın çekileceğini düşündü buralardan, hiç kimsenin hayatta kalmayacağını hayaletti.
Az önceki simsar dikildi karşısına, başladı yeni yaşam yerlerini saymaya...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder