- Arayı epey uzattık...
- Az görüşülen insanla daha çok göreşmek için edilen lafların hepsinin ucu açık olur...
- Arkadaşlıkta randevu olmaz, arkadaş dediğin çat kapı olmalı...
- Tabi kapıda kalmak, kapıdan dönmek bu işin cefası olsa gerek...
- Ben çocukken kapıda kalmak veyahut kapıdan dönmek diye bir şey olmazdı, gittiğin evde sevilen biriysen anahtarın nerede olduğunu bilirdin, saksının altından alır ev sahibini beklerdin evin içinde...
- Ev sahibi evine geldiğinde çayı demlemediğini görünce azar bile işitebilirdin misafirliğe gittiğin yerde...
- "Eskiye duyulan özlem" ile ilgili bir dünya eleştiri yapıp, yazacak bir şey bulamayınca eskileri anlatmayı da nereye koysam, ne desem bilemedim...
- Pazar yerlerinde kaybolunca ağlayan çocukların yerini, alışveriş merkezinde ismi anons edilen çocuklar alınca işin samimiyeti biraz bozuldu sanki...
- Nerede pazarda istediği oyuncak alınmadığı için salya sümük ağlayan çocuk, nerede alışveriş arabasının içinde oturup bilmiş bilmiş konuşan çocuk...
- "Zengin Muhitin Kibar Manavı" vs "Semt Pazarının Umursamaz Kabzımalı"
- Bir de sessiz sedasız kaybolup gitmiş "Bakır Bakraç Yoğurtçu"ları vardı ki, ben hep birkaç sergi yanındaki oyuncakçıda atari kaseti takas ederdim...
- Derken herkes/her şey yavaş yavaş silindi gitti. Önce bakır bakraçlar, sonra yoğurtçular, atari kasetleri... Böyle böyle hiçbir şeyin vazgeçilmez olmadığını öğrettiler...
- Sonra "biz büyüdük ve kirlendi dünya" falan/feşmekan, hep bilinen şeyler...
- Bu arada yeni başlamış olduğum "Türk'ün Asansörle İmtihanı - Aynada Sıkılan Siyah Nokta" isimli gerilim romanım pek yakında bütün tuhafiyelerde satışa sunulacaktır...
- Esen kalın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder